Hepimizin hayali sevdiğimiz işi yapmak… Çoğumuz hala bizi neyin mutlu ettiğini bulamamış vaziyette, mevcut işlerimizde kalakalmış durumdayız. Bazılarımız da bulmuş ama çeşitli sebeplerden dolayı erteleme halinde…

Blogun dördüncü yılında bu röportaj için sevgili arkadaşım Harun Kohen’e teşekkür ediyorum. Onun hikayesinin hepimize, ihtiyaç duyduğumuz kariyer değişikliği için ilham ve cesaret vermesini diliyorum.

Birbirimizden destek alarak, birlikte güçlendik… Harun ile 20 yıllık dostluğumuz bir asana (yoga duruşu) olsaydı, double tree olurdu 🙂

1) Harun, kısaca okuyucularım için eğitim ve iş yaşamı geçmişinden bahseder misin?

Harun Kohen: İlkokulu Ayazağa Işık’ta okudum, seninle de oradan tanışıyoruz 🙂 İlkokuldan sonra lise sınavına hazırlandık, sonra farklı okullara başladık. Ben Koç Lisesi’nde okudum. Daha sonra lise biterken, mimarlık ya da iç mimarlık gibi daha yaratıcı ama fen bölümü olan bölümlere ilgi sardım. ÖSS’de İTÜ iç mimarlık bölümünü kazandım. Hazırlık okumadım ama Erasmus’a gittiğim için üniversiteyi beş senede bitirdim. Erasmus’umu Belçika’nın Ghent şehrinde yaptım. Orada da iç mimarlık ile ilgili çalışmalarıma devam ettim. İç mimarlığı okurken çok sevdim ve iyi bir ortalama ile mezun oldum. İç mimarlık okumak, benim mekanla ve boşlukla kurduğum ilişki ve kendi iç mekanım hakkında bana bir iç görü kattı. Üniversitenin son iki senesinde yogaya başlamıştım. Bir süre sonra yoga eğitimi aldım ve üniversiteden mezun olurken aynı zamanda yoga uzmanlık programımı da bitirdim. Daha sonra Yoga Şala Nişantaşı stüdyosunda yoga dersleri vermeye başladım. Ek staj dersi verdim, 6 ay boyunca. Daha sonra çalışmalarımı derinleştirmek için Hindistan’a gittim. Hindistan’da yaklaşık 4 ay kaldım. Bunun bir kısmında gezdim. Bir kısmında da ashramda, geleneksel bir yoga okulunda, kaldım. Sonrasında kuzeye gidip budist tibet rahiplerinin kaçtıkları yerde, Himalaya Dağları’nda, Dharamshala’da kalma fırsatım oldu. Orada da meditasyon pratiğimi derinleştirme fırsatı buldum. Daha sonra İstanbul’a geri döndüm, bir süre özel ders vermeye devam ettim. Sonrasında tekrar Yoga Şala’da seanslar vermeye başladım. Bu zamana kadar hep Yoga Şala’da çalıştım. İki senedir de Githa Yoga’da çalışıyorum, daha sonra Githa Yorga’nın ortağı oldum. Şuanda ortağı olarak stüdyoyu işletmeye ve yönetmeye devam ediyorum. Aynı zamanda kurumsal şirketlere yoga seansları, gruplara ya da bireylere özel seanslar, farklı stüdyolarda grup seansları veriyorum. Eğitimler, atölyeler ve park yogası düzenliyorum.

Harun’un park yogasındayız, Haziran 2018. Githa Yoga Hocaları’ndan yaz boyunca herkese açık ve ücretsiz yoga etkinliği, her Cumartesi saat 10:00’da Maçka Demokrasi Parkı’nda!

2) Yoga eğitmeni olmaya nasıl karar verdin? 

Harun: Yoga eğitmeni olmaya aslında karar vermedim. İç mimarlık okuduğum sırada çok fazla bilgisayar başında çalışmak durumundaydım. Özellikle proje teslim zamanlarında çok fazla bitirilmesi gereken çizimler oluyordu. Bir zaman sonra şunu fark ettim, bu benim postürüm için, beden sağlığım için hiç iyi hissettirmiyor, beni çok stres ediyor ve bana iyi gelmiyor. Düşündüm hayat boyu sabah 8 akşam 5, bir iş hayatında böyle bir kariyer mi yapmak istiyorum diye. Belki denenebilirdi. Ben staj yapmıştım, üç farklı şirkette. Stajlarımdan memnun kalmıştım, gayet hırslıydım o zaman ve elimden geleni yaparak belki de benden beklenin daha fazlasıyla çalıştım. Fakat yoga yaparken şunu fark ettim, ben masa başında sadece teknolojik bir aletle iletişim kurarak hayatımı geçirmek istemiyorum. İnsanlarla daha fazla iletişim kurabileceğim bir seçenek daha iyi olabilir diye düşündüm. Mezun olduktan sonra, bir süre tasarım bienalinde çalışmıştım. O sırada da yoga uzmanlık programım yeni bitmişti, ben de ders vermeye başladım. Bir süre ikisi beraber gitti. Sonra Hindistan’a gidince, hala kararsızdım uzman olmak isteyip istemediğime. Orada şunu fark ettim, eski bildiğim kalıplarım, benim şuandaki halime çok iyi gelmiyor. Sistemim, yaşadığım deneyimleri yalnız kaldığımda o kadar iyi kaldıramıyor, bana fazla geliyor, benim kalıbımın ötesinde hisler ortaya çıkıyor. Zaten çok yoğun bir çocukluk dönemi geçirdim. Hem eşcinsel bir çocuk olarak kendimle barışma, açılma sürecim, hem de yaşadığım diğer deneyimler, travmatik olaylar -ki herkesin başına geliyor- benimki daha yüzeyde anımsanabilir travmalardı. Benim kendimle ilgili sürekli bir şey yapmam gerektiği ve bıraktığım zaman herşeyin eskisine döndüğünü fark etmemi sağladı. Aslında bu yola, bu teknik bana iyi geliyor, yaşantımdan çıkarmak istemiyorum şeklinde devam etme isteğimle bir uzmanlık programına ve yoluculuğumun devamına dönüştü. Daha sonra dönüp ders vermeye başladığımda, insanların yüzlerindeki ifadeler, benimle yaptıkları paylaşımlar, bu iyi bir şey, ben bunu hem hayatımda tutabilirim hem de başkalarıyla paylaşabilirim diye düşündüm. Giderek daha da kendimi geliştirerek devam edebilirim ve bunu insanlarla zevkle paylaşabilirim. Bu şekilde zaten yolum açıldı, yoga hep yoluma çıkar oldu, ben de her zaman önüme gelen fırsatları değerlendirmeye çalıştım. Benim yolum belki de buydu.

Harun’dan ileri seviye bir asana, Eka Pada Koundinyasana II.

3) Yoga eğitmeni olmak için neler yapman gerekti? Şimdi neler yapıyorsun?

Harun: Yoga eğitmeni olmak için, öncelikle herhangi bir yoga okulundan ya da Yoga Alliance onaylı bir yoga okulundan, 200 saatlik temel seviye – giriş seviyesi/ ön lisans gibi düşünebilirsiniz- bir uzmanlık programını tamamlamak gerekiyor. Genelde bu programlar 6 ile 8 ay arası sürüyor. Ben Yoga Alliance onaylı 200 saatlik bir uzmanlık programını bitirdim. Zeynep Çelen’in programından mezun oldum. Daha sonrasında öğrendiklerimi pekiştirmek için, 6 ay boyunca, yoga mentorluk programına başladım, yaklaşık 90 saatlik bir eğitim programıydı. Hem seans verip öğrendiklerimi pekiştirdim, hem de deneyimli bir hoca ile birebir çalışarak uzmanlaşmak istediğim konuyla ilgili tez yazdım. Bu herkes için zorunlu değil, öğrenilenleri pekiştirmek ve aktarabilmek için çok iyi bir yöntem. Yoga staj programlarını kesinlikle tavsiye ederim, özellikle hoca olarak özgüveninizi, kalabalık içindeki konumunuzu pekiştirmek için çok iyi bir ara geçiş süreci. Sonrasında ben Hindistan’a gittim, daha klasik bir yoga anlayışıyla vakit geçirmek istedim. Bir ashram’da iki ay kaldım ve sabah 5 buçukta kalkıp, kriya dediğimiz belirli temizlikleri yapıp, yarım saat-bir saat arası meditasyon, -kirtan- şarkılı mantra söylediğimiz, müzik aletli, iki saatlik bir jam session ve ardından yoga çalışması-asana pratiği-, öncesinde yarım saatlik nefes egzersizi –pranayama- şeklinde giden bir sırayla günlerimi geçirdim. Daha sonra kuzeye giderek, Dharamshala’da Tusshita Center’da meditasyonla ilgili çalışımalar yaptım ve döndüğümde seanslar vermeye başladım. Ben daha da derinleşmek istediğim için 300 saatlik ileri seviye yoga dersi programına başladım. İlk 150 saati, daha ileriye seviye yoga asana pratiği, daha ileri seviye yönlendirme, sözcük kullanımı ve meditasyon ve nefes pratikleri, ikinci 150 saati ise yoga terapi ve yoganın terapötik anlamdaki yaklaşım eğitimleri. Belirli fiziksel rahatsızlığı olan kişiler için yogayı nasıl kapsayıcı kullanabiliriz. Diz, bel, sırt, omuz, boyun, kas iskelet sinir, kanser, HIV, hepatit, kronik akut ağrılar, psikolojik travmatik durumlarda bu kişiler nasıl yogaya dahil olabilir, yogayı rahatlamak için nasıl kullanabilirler, bunun hakkında eğitim aldım. Aynı zamanda farklı bir yoga stili olan yin yoga eğitimi aldım ve asistanlığını yaptım. Aynı dönemde reiki ile ilgili çalışmalar yaptım, 2. seviye reiki uzmanlığı aldım. Yakın zamanda benim de yogaya terapötik yaklaşımlar adında ileri seviye bir uzmanlık programım olacak.

4) Hindistan’daki tecrübenden de bahseder misin?

Harun: Hindistan’a gidiş amacım arkadaşlarımı görmek ve buradan uzaklaşmak, tanımadığım, Avrupa gibi olmayan bir yeri deneyimlemekti. Arkadaşlarımın orada olması çok büyük bir avantajdı. Onlar sezonluk 6 ay Goa’da yaşadıkları için orayı çok iyi biliyorlar. Hindistan, çok kaotik bir yer, ulaşım ve iletişim anlamında daha az sistem ama daha az stres var. Goa daha Avrupai bir yer, çok fazla Avrupalı gezginin gittiği bir şehir.

Hint mutfağı çok zengin, baharatlar, meyveler ve sebzeler çeşit çeşit. Her yer mango, muz, ananas, papaya, jack fruit, dragon fruit, avocado…. Goa bir şehir gibi değil, şehir merkezi var ama yok gibi. Oradaki kişiler daha çok kumsalda, Saturday Market denilen, gezginlerin yaratıcı işlerini sattıkları yerde zaman geçiriyorlar. Biz de Githa Yoga olarak Mart ayında Goa turu yapacağız. Tam anlamayla Goa yaşantısını deneyimleyebileceğimiz bir tatil olacak; Masaj ,yoga, sağlıklı beslenme, gece müziklere gidilen, sahilde ateş yakılan, okyanus kenarında jonglörler arasında dolaşılan, ayurvedik doktorlarla görüşülen, pazarlara gidilen çok güzel bir tatil olacak. Orayı iyi bilenlerle gitmek her zaman daha avantajlı, biz de Githa Yoga ekibi olarak Goa’yı çok iyi biliyoruz.

Hintliler genelde tatlı, bir o kadar da kurnazlar. Çok garip bir mentaliteleri var. Çok yavaş işliyor herşey, sanki zaman esnemiş gibi hissediyorsunuz, bir sim kart almak için 2 saat bekleyebiliyorsunuz. Zootopia filmindeki tembel hayvan sahnesi gibi 🙂 Hindistan pis gibi algılanıyor. Avrupa çok temiz gibi gözüküyor ama aslında pis, farklı konularda. Ben o yüzden bir taraftan giderken, bir taraftan geliyor gibi düşünüyorum.

5) Sağlıklı yaşamak, çiğ beslenmek/veganlık, detox ve meditasyon yapmak, “mindful” olmak hayatın yoğun temposunda sence sürdürülebilir olacak mı? Yoga komunitesinden biri olarak, senin düşüncen nedir?

Harun: Türkiye’de vegan ve çiğ beslenme ne kadar yapılıyor bilmiyorum. Vegan opsiyonu, çiğ opsiyonu, glütensiz ve şekersiz menüye sahip olan kaç mekan var, çok emin değilim. Sosyal medyada bu trend gözüküyor ama böyle şeyleri uygulamaya koymak zor. Yeni bir sistem kurmak, beslenme alışkanlığı yaratmak kolay değil. Herkesin bedeni, kemik yapısı, kasların bağlandığı yerler, genişlikleri, içindeki lif sayısı, midenin boyutu o kadar farklı ki… Ben kendim ayurvedaya uygun beslenmeye çalışıyorum, yani kendi beden tipime göre beslenmeye çalışıyorum. Örneğin çiğ beslenmek bana iyi gelmiyor. Bir juice içince zihnim dalgalanmaya başlıyor. Oysa ki ben yogaya zihnimdeki dalgaları sakinleştirmek için yapıyorum. Çiğ beslenmek bana uygun değil, stresli bir şey. Bize ne iyi geliyorsa onu yapmalıyız. O bilgelik de bedenlerimizde mevcut. İyi geliyorsa da kalıcı olacaktır. Beden bir kere o deneyimi sağladı mı, kolay kolay unutmuyor. Mesela ben daha az şeker tüketince, daha canlı hissediyorum, daha rahat uyuyorum, cildim bile daha parlak oluyor. Herkesin deneyip, kendine iyi geleni bulması gerekiyor.

6) Pek çok gencin hayalini kurduğu kariyer değişikliğini/çeşitliliğini yapmaya cesaret etmiş birisin. Böyle bir değişikliği/çeşitliliği yapmak isteyen gençlere ne tavsiye edersin? 

Harun: Gerçekten çok küçük yaşta, belki de benim için daha çocuk hissettiğim bir yaşta, geleceğime yön verecek bir sorumluluğun altına giriyoruz. Daha kendimizi bilmezken, neye ileride ilgi duyabileceğimizi ya da neyden gelecekte keyif alabileceğimize karar vermek durumunda kalıyoruz. Ben lisedeyken birazcık daha analitik bir yapıya sahip olduğum için onu dengeleyecek daha yaratıcı fakat analitiği de içinde barındıracak bir şey okumak istediğime karar verdim. Bu da iç mimarlık oldu. Tabii hiç bir şey araştırmamıştım bu konu hakkında, bilmiyordum iç mimarlar tam olarak ne yaparlar. Çok derinlemesine düşünüp, tercih ettiğim bir şey olmadı. Fakat çok da keyif aldım okurken, iyi ki de tercih etmişim, gerçekten çok güzel bir okulda, çok güzel şeyler öğrendim.

Kariyer değişikliğini yapmaya cesaret ettim diyemem çok, çünkü kariyerime başlamadan, başka bir kariyer beni seçti,ve yol bu şekilde aktı gitti. Belki önüme gelmeseydi, iç mimarlık kariyerime başlayacaktım ve bu şekilde devam edecektim. Geçim sıkıntısı hakkında ki zorluklar, tabii ki üniversite ilk bittiği sıralarda çok göz önüne alıp, düşünebilecek sorumlulukta hissettiğim bir dönem değildi. Yıllar içerisinde kendi harcamalarım, yerine getirmem gereken sorumluluklar derken epey bir zor geçti.

Bir şeyi severek yapıyorsanız, çok çalışıyorsanız, biraz da şans sizden yanaysa, zaman içinde her şey halloluyor. Ama inancınızı kaybetmeden, kimsenin ne dediğine aldırmadan, yola çalışarak devam edince, yol da size sunması gerekenler ile geliyor. Tutku güçlü bir nitelik, fakat tutkuyla bir şeyleri sürdürebilmek daha güçlü olan belki de. Sürekli yeni şeyler öğrendiğimiz bilgi çağında, tutkularımız da hızlı bir biçimde değişebiliyor, belki pratik etmeye tercih ettiklerimiz içinde bu tutkuyu tekrar nasıl bulabilirim, buna bakmak gerekiyor.

7) Bundan sonrası için senin hayalin nedir? 

Harun: Bundan sonrası için pek çok hayalim var, bunlar sürekli şekillenen ve değişen şeyler aynı zamanda. Bakalım neler getirecek yaşam, göreceğim zaman göreceğim.

Harun iç yolculuğundaki keşfinden gittin, sana yolunda mutluluklar diliyorum. 

Konuyla ilgili diğer yazılarım;

What Will You Do When You Grow Up?

Mühendissen, Mühendis Kalma!

“Mindfulness” Neydi?

O Şimdi Patroniçe

Leave a Reply