Uzun zamandır aklımda olan bir röportajla karşınızdayım 🙂 Kariyer değişikliği ve çeşitliliği yapmak isteyenlere ilham vermesi adına, genelde mezun olduğu bölümden çok farklı alanlarda çalışan arkadaşlarımla röportajlar yapıyorum. Uzmanlaşmanın gereğini ve önemini bildiğim için, aralarda da, mezun olduğu bölümde ilerleyen ve başarılı olan arkadaşlarımla röportajlar yapıyorum.

Kişinin bambaşka bir alanda kariyer yapması ya da mezun olduğu alanda çalışması durumunu renk kartelasına benzetiyorum, içinde farklı farklı renkler ve tonları var. Bu kartelanın ortadaki renklerini düşündüğümde aklıma, bölümden arkadaşım Sinem Başaran Ateş geldi ve hikayesini paylaşmalıyım dedim 🙂 Sinem, mühendislik yapmıyor ama hayaline giden yoldaki ilk adımı kimya mühendisliği eğitimi sayesinde atabilmişti. O, en sıra dışı mesleğe sahip arkadaşım. Koklayarak fikir satıyor, evet doğru okudunuz koklayarak, çünkü o bir burun! Peki, “burun” olmak ne demek? Kimler, nasıl burun olabilir? Burun olarak işteki bir günü nasıl geçiyor? Burnuna özel bir bakım yapıyor mu? Sinem’e sordum, anlattı 🙂

O Şimdi Burun – Sinem Başaran Ateş

1. Sinem, kısaca eğitim ve iş yaşamı geçmişinden bahseder misin?

Sinem: Tabii ki, sevgili Ece’ciğim büyük bir zevkle 🙂 Üniversiteyi, Koç Üniversitesi’nde Kimya-Biyoloji Mühendisliği bölümünde okuyarak tamamladım. Hem hayatımın en güzel yıllarıydı, hem de bana uzun soluklu unutulmayacak dostluklar kazandırdı. Seninle olan dostluğumuz da bunun en güzel örneği. Daha sonrasında Fransa’da ISIPCA’da (Institut supérieur international du parfum, de la cosmétique et de l’aromatique alimentaire) parfüm ve kozmetik üzerine yüksek lisans yaptım. Eğitimim sonrası hem Paris’te, hem Türkiye’de sektörün önde gelen global parfüm ve aroma firmalarında,  parfüm dizaynı ve pazarlama departmanlarında çalıştım. Şu anda da Türkiye’de yine global bir parfüm firması olan Eurofragance’ta çalışmaktayım.


2. Burun olmak ne demek? İsteyen herkes burun olabilir mi?

Sinem: Burun olmanın tanımını yapmadan önce aslında genel çalışma düzeniyle ilgili bilgi versem daha doğru olacak. Parfüm denilince, şişelenmiş bir alkolik likit gelir hepimizin aklına. Doğal olarak da arkasındaki yapının ne kadar karışık olabileceğini düşünemeyiz bile. Halbuki, öyle değil. Bizim parfüm dediğimiz sadece Eau De Toilette (EDT) ’ler değil aslında, yumuşatıcıdan deterjana, duş jeline, sabuna hatta ayakkabı boyasına kadar içinde koku bulunduran her şeyi temsil ediyor. Konu bu kadar teknik olunca, bir parfümü yaratmak için arkada bir ordu kadar insanın da çalışması gerekiyor. Bu insanların hepsi de gerek satış olsun, gerek Ar&Ge, gerekse pazarlama departmanından olsunlar, koklamayı iyi derece bilmeleri ve burunlarını eğitmeleri gerekiyor. Yani burun olmaları gerekiyor diyebiliriz. Çok kapalı ve niş bir sektör olduğu için genelde parfüm okullarından mezun olan kişiler tercih ediliyor. Ama bu demek değil ki, illa özel bir yetenek gerekiyor. Tamamen çalışma ve doğru eğitimle alakalı olarak, sorunun cevabına evet isteyen herkes burun olabilir diyebilirim. Fakat, şunu da eklemek isterim koklamayı çok sevmek lazım. Bazen çamaşır suyu bile koklamak zorunda kalabiliyorsunuz 🙂


3. Sen burun olmaya nasıl karar verdin? Kimya mühendisi olmanın avantajını yaşadın mı?

Sinem: Klişe gibi gelecek ve hatta belki de klişenin ta kendisi de denilebilir. Her şey bir filmle başladı. O meşhur “Koku” filmi ile, Patrick Süskind’in romanından uyarlanan. Filmi izledikten sonra günlerce etkisinden çıkamamıştım. Akabinde, bir solukta da romanını okumuştum. Şimdi diyeceksin o kadar da abartılacak bir film değil diye belki. Bence de değildi zaten, sonradan anlamıştım abarttığımın film değil, tamamen kokular dünyası olduğunu. Taşlar yerine üniversite yıllarımda oturacaktı.

Sinem’in hikayesini başlatan film:
Koku: Bir Katilin Hikayesi // Perfume: The Story of a Murderer
Fragman için tıklayın 🙂

 Öğrencilik yıllarımızdan hatırlarsın, yaz stajı yapmamız gerekiyordu. İşte tam o dönemde neden parfüm ile ilgili bir staj yapmayayım ki dedim kendime. Ve çaresizce bir araştırmaya koyuluverdim. Sonuç tabii ki hayal kırıklığıydı. Bulamamıştım. Firmalara ulaşıp, bir şekilde ne kadar istekli olduğumu anlatmaya çalışsam da stajyer almadıklarını belirtiyorlardı her defasında. Parfüme olan tutkum o kadar yoğundu ki, ben de “bu işin acaba bir okulu var mıdır?” diye araştırmaya başladım. Ve benim kariyerim tam olarak böylece başlamış oldu. Üniversite sonrası Versailles’a taşınarak parfüm dünyasının en prestijli okullarından birisi olan ISIPCA’da yüksek lisans yaptım. Toplamda iki yıllık yoğunlaştırılmış bir programdı. İlk yıl tamamen teori, laboratuvar ve formülasyon üzerine eğitimin ardından, ikinci yıl İtalya Padova’da mini bir MBA programından oluşuyordu. ISIPCA’da okuyabilmek içim kimya, biyoloji veya eczacılık alnında eğitiminizin olması gerekiyor. Eğitim de oldukça zorlu, fakat bir o kadar da keyifliydi. Her gün burnumu eğitmek için yüzlerce hammaddeyi ve parfümü koklayıp hafızama kaydetmeye çalışıyordum. Ve bu kokulardan sınava tabi tutuluyordum. Okuldan mezun olur olmaz Paris’te global bir parfüm ve aroma firmasında işe girme fırsatı yakalamıştım. Benim için tarif edilemez bir mutluluktu. Çünkü, sonunda tutkumu kariyere dönüştürebilmiştim. Paris’te okul sonrası iki yıl daha kalıp dünyaca ünlü parfümörlerle çalışarak burnumu daha da iyi bir şekilde eğitme olanağına sahip oldum.

Sinem’in parfüm eğitim kiti

Parfüm kiti, parfüm kompozisyonunu oluşturmak için kullanılan, değişik hammaddeleri içeriyor. Genelde koku ailelerine göre hammaddeler sınıflandırılıyor. Parfümü yapmadan önce, hammaddeleri bu koku ailelerine göre tek tek koklayarak hafızamıza kaydetmemiz gerekiyor. Örneğin, resimde sarı ile etiketlenmiş hammaddeler “citrus” koku ailesi yani limonsu notaları temsil ediyor. Daha sonrasında, çiçeksi notalar ve daha baz notalara yani daha ağır moleküllerin olduğu hammaddelere doğru gidiyor. Parfüm kompozisyonu, bir müzik eserine benzer. Harmonizasyon oldukça önemlidir. Kısaca yapısından örnek vermek gerekirse; 3 ana notadan oluşur. Üst nota, orta nota (parfümün kalbidir ve esas karakteridir) ve alt nota olmak üzere. Bu notalardaki hammaddeler, moleküllerin uçuculuğuna göre sınıflandırılır. Limonsu hammaddeler genelde oldukça uçucu oldukları için parfümün üst notalarında hissedilirler. Çiçeksi, aromatik ve bazı baharatlı notalar orta notalarda hissedilir. Vanilya, amber, misk ve resin tarzı hammaddeler parfümün alt notasını oluşturur. Alt notalar ne kadar ağır moleküllerden oluşursa, parfüm de aslında o kadar kalıcı olabilir diyebiliriz. Buradaki resimde 120 civarı hammadde var ama aslında 3000-4000 civarı parfümde kullanılan doğal ve sentetik hammadde vardır. Demiştim ya, parfümör olmak çok zorlu bir eğitim. İşte bu yüzden, çünkü parfümörler bu binlerce hammaddeyi ayırt etmeyi öğrenmek için yıllarca burunlarını eğitmek zorundalar. Ben hala arada burnumu eğitmeye devam etmek için bu kiti koklamaya devam ediyorum.


4. Burun olarak senin işteki bir günün nasıl geçiyor?

Sinem: Tabii ki bol bol koklayarak ve işimi her gün daha da çok severek geçiyor. Kokladığım parfümler de genelde ürüne ve onu üreten müşterilerimize göre değişiyor. Eğer ki müşterilerimizden birisi yumuşatıcı parfümü çalışmamızı istiyorsa, bol bol parfüm önerilerimizle yıkanmış ıslak ve kuru havlu kokluyorum. Mesela çalışmam gereken proje duş jeliyse, duş jellerini sanki duşun altındaymışçasına koklamaya özen gösteriyorum. Ilık bir suda bardak içerisinde bir miktar karıştırarak 🙂 Kısacası,  her kategoriden ürünü kokluyorum genellikle. Bu da sanki basit bir koklama gibi gözükebilir, aslında değil. Piyasadaki ürünlere gerek lokal pazar olsun, gerekse global, ne kadar koku, trend ve performans olarak burnum hakim olursa, müşterilimize de o kadar yardımcı olabilirim. Bu nedenle de durmadan koklamam ve burnumu eğitmem gerekiyor. Bir örnek verecek olursam, İngiltere’deki tüketicinin elma kokusundan beklentisiyle, Türkiye’deki tüketicinin elma kokusu tamamen farklı. Tıpkı portakal suyu aroması örneğinde olduğu gibi. Yani kısaca benim esas görevlerimden biri, global trendleri takip edip lokal markete ve müşterilerimize en uygun kokuyu ve kokudan da öte fikri sunmak.

Bazen sadece koku değil konsepti bile müşterilerimiz için çalıştığım oluyor. Yeri geliyor Photoshop ile ambalaj bile tasarlıyorum. Diyeceksin ki, ne gerek var? Dedim ya, sadece koku değil aslında fikir de satıyoruz. Ve daha önce çok başıma geldi. Benim dizaynım olan ambalajlar ve Ar&Ge ekibimizin çalıştığı parfümler direkt müşterimiz tarafından beğenildi ve uygulandı bile. Hatta markette hala satılıyorlar 🙂 İşte burada yine iyi koklamanın önemi çıkıyor ortaya. Hangi koku hangi renkle ya da hangi içerikle daha uyumlu olur bunları bilmek oldukça önemli. Mesela bariz gül kokan bir kokuyu, sarı renk çıkacak bir ürüne konsepte öneremezsiniz, çünkü tüketici bilinçaltı bunu kabul etmez ve ürün başarısız olur. Bütün bu faktörleri düşünmek bazen yorsa da markette benim de dokunuşlarım olan ürünleri görmek inanılmaz keyif veriyor. Ve her şeyden de önemlisi, bu ürünlerin her gün birilerinin evine girip, onların anılarının bir parçası olması gerçekten paha biçilemez bir mutluluk. Son olarak şunu da eklemek isterim, her günüm eğlenceli bir ekip çalışmasıyla geçiyor. Her şeyi ekipçe beraber koklayıp birbirimize yardımcı olmaya çalışıyoruz. Hal böyle olunca da, ortamımız daha da neşeli oluyor ve hiçbir zaman işe gitmekten ötürü sıkılmıyorum.


5. Burun olmak isteyenlere ne tavsiye edersin?

Sinem: Öncelikle gerçekten koklamaktan rahatsız olmuyorlarsa ve seviyorlarsa bu işe girmelerini öneririm. Ve tabii ki öncesinde bir eğitim almalarını kesinlikle tavsiye ederim.


6. Bu mesleği yaparken kendine (burnuna) özel bir bakım yapıyor musun? Burnuna iyi bakıyor musun 🙂 – Sigara içmen yasaktır diye tahmin ediyorum.

Sinem: Ben burnuma özel bir bakım yapmıyorum. Ama dikkat etmeye özen gösteriyorum hasta olmamak için. Özellikle Covid olduktan sonra daha da anladım değerini. Aylarca koklayamamak korkunç bir deneyimdi benim için. Sigara konusuna gelecek olursak, genelde öyle bir söylenti var ama çok da dikkat edildiğine daha şahit olmadım açıkçası. Sadece kokladığınız ortamın kokmaması için dikkat etmeniz gerekiyor. Hatta işe giderken parfüm sıkmamız da yasak. Parfüm aşığı bir insan olan ben için dünyanın en zor şeyi olsa da, ona da alıştırdım kendimi. Mesai biter bitmez kendimi kokulara boğuyorum 🙂


7. Bir genç sana burun olmaktan para kazanılır mı derse, ne dersin? 🙂

Sinem: Tabii ki, kazanılır derim ama paradan çok işini seveceğinin garanti olduğunu söylerdim. Tabii koklamayı seviyorsa. Özellikle parfümör olarak çalışanlar oldukça fazla kazanıyorlar. Parfümörlüğe hiç girmiyorum çünkü başlı başına upuzun bir konu. Sadece şunu söyleyebilirim parfümörler formülü yazan kişiler ve onların dışında kimse göremiyor formülleri. Parfümör olmak için parfüm okulundan mezun olmanız şart ve firma içinde de eğitime tabi tutuluyorsunuz, yaklaşık bir 5 yıl kadar daha. Parfümör olmak oldukça zor olduğu için, koskoca dünyada astronottan daha az parfümör olduğu gerçeğini de sizinle paylaşmak isterim.


8. Çok özel bir mesleğin var, bu mesleğin bir ömrü var mı? Senin hayalin nedir?

Sinem: Çok teşekkür ederim Ece’ciğim. Koklayabildiğim kadar ömrünün olduğunu düşünüyorum. Umarım erken yaşta kaybetmem koku duyularımı 🙂 Benim hayalim bu sektörü Türkiye’de büyütmek ve bu işe ilgi duyan genç arkadaşlarımıza eğitim fırsatı sağlamak. Parfüm ve kozmetik ile ilgili bir eğitim kurumu kurmak, hiç olmazsa ülkemizin önde gelen üniversiteleriyle anlaşmak. Ben olmak istediğim yere gelebilmek için çok araştırdım ve sevgili aileme sonsuz teşekkür ediyorum, maddi manevi her türlü desteği esirgemeden verdiler. Ama, herkes benim gibi şanslı olmayabilir, o yüzden en büyük hayalim bu alana ilgi gösteren herkese ilham vermek ve kaynak sağlamak. Bu kadar zengin değerlere, her şeyden de önemlisi, dünyanın en prestijli gülü olarak görülen Türk Gülü’ne sahip olmak bunu gerektirir 🙂


9. Reklama girmezse, senin en sevdiğin koku/parfüm nedir? 🙂

Sinem: Sevdiğim o kadar çok var ki… En iyisi ben şu an ne kullanıyorum onu söyleyeyim. Byredo markasının Bal d’Afrique’ini kullanıyorum. İnanılmaz temiz, sabunumsu ama bir o kadar da sofistike, eşi benzeri olmayan unisex bir koku. Bunun yanı sıra hayatım boyunca da unutamadığım iki parfümü de belirtmek isterim .Gucci Rush annem kullanırdı, artık bulmak çok zor regülasyonlardan dolayı. Bir diğeri de Davidoff Cool Water’dur. Küçük çocukken bir tek babamın yastığında uyurmuşum, o koku koktuğu için. Hala da unutmam, nerede kokusunu alsam bu kokuların, peşinden giderim.

Sinem, hayalinin peşinden giderek tutkunu kariyerine dönüştürebildiğin için seninle gurur duyuyorum! Eminim hikayen bu sektörde çalışma hayali kuran pek çok gence yol gösterip, ilham verecek. Bir sonraki hayalini gerçekleştirdiğinde, biz yine röportajımızı yapacağız 🙂

Leave a Reply