Bloğun 11. yılında, bu yazıda doktora yolculuğumda bana ilham veren özel bir anıyı paylaşmak istedim.
Galatasaray’da başladığım doktora sürecimde, bir dersimizde hocamız, makale bulup analiz etmemizin yanı sıra, araştırma konularımızdan bağımsız kitaplar dağıtmıştı. Bizler de dersin bir kısmı için, birini okuyup sunum yapacaktık. Ama kitaplar öylesine etkileyiciydi ki, sadece kendi kitabımı değil, hepsini alıp okudum. Sonra tezime Sorbonne’da devam ederken fark ettim ki, hocam ne kadar haklıymış; bu eserler akademik çevrede sıkça referans verilen, evrensel kavramlarla dolu kitaplar. Dünyadaki diğer doktora öğrencilerinin de bu kitapları okuduğunu görmek ve uluslararası bir ortamda, kitaplardaki konular üzerine konuşabilmek gerçekten çok değerli bir deneyim oldu. Hocamız Prof. Dr. Volkan Demir’e, bu vizyoner yaklaşımına buradan teşekkür etmek isterim.
Kitapların sırası tesadüf değildi; önce kendi zihnimizi tanıyoruz, sonra başkalarını, ardından beynimizi, dünyayı, ve en sonunda da geleceğimizi.

- Hızlı ve Yavaş Düşünme, Daniel Kahneman
Hem bilimsel hem insani bir hikaye; dostluk, işbirliği ve disiplinlerarası üretim açısından ilham verici. Kitapta, “Sistem 1” ve “Sistem 2” ayrımını öğreniyoruz: Sistem 1 hızlı, sezgisel ve çoğu zaman otomatik kararlarımızı yönlendiriyor; Sistem 2 ise daha yavaş, dikkat ve çaba gerektiren mantıklı düşünceyi temsil ediyor. Kahneman bize şunu hatırlatıyor: Marifet, şapkadan tavşan çıkarmakta değil; asıl değerli olan, gerektiğinde sabırla “kaplumbağayı” çıkarmak, yani durup düşünerek ağır ama doğru kararlar verebilmek. Üstelik Kahneman bir psikolog olmasına rağmen Nobel’i ekonomi alanında almış biri. Çalışmaları, insanların kararlarının sanıldığı kadar rasyonel olmadığını göstererek davranışsal ekonominin temelini atmış. Bu da bize şunu anlatıyor: Akademide büyük buluşlar bazen disiplinlerin kesişiminde ortaya çıkıyor.
Beni en çok etkileyen ise Kahneman’ın Amos Tversky ile kurduğu olağanüstü bağ oldu. Kitabı okurken anlıyoruz ki, ikisi sadece birlikte makale yazan akademisyenler değilmiş; birbirlerini besleyen, dönüştüren bir dostlukları varmış. Kahneman, Nobel’i Tversky’nin ölümünden sonra almış ama hep arkadaşını anarak vefasını göstermiş. Kitap hakkında sunum hazırlarken yaptığım araştırmada Michael Lewis’in The Undoing Project: A Friendship That Changed Our Minds kitabına denk geldim. Bu kitap, bu iki akademisyenin dostluğunu derinlemesine anlatıyor. Çalışma hayatında bu türden bir bağın kurulabilmesi mümkünmüş!
2. Akıldışı Ama Öngörülebilir, Dan Ariely
Kahneman’ın açtığı kapıdan içeri girince, insan zihninin rasyonel olmadığını görüyoruz. Peki bu irrasyonellik hayatımızda nasıl karşımıza çıkıyor? İşte tam bu noktada Dan Ariely devreye giriyor. Akıldışı ama Öngörülebilir kitabında, Kahneman’ın teorik çerçevesini günlük hayattan çarpıcı deneylerle somutlaştırıyor.
3. Beyin Senin Hikayen, David Eagleman
Kahneman ve Ariely ile insan davranışlarının irrasyonel yanlarını keşfettikten sonra, Eagleman’ın Beyin kitabıyla kendi zihnimizin derinliklerine iniyoruz. Kitap, beynin sabit bir organ olmadığını, deneyimlerimiz ve öğrendiklerimizle sürekli değiştiğini (nöroplastisite) gösteriyor. Yani öğrenmek sadece bilgi biriktirmek değil; beynimizi yeniden şekillendirmek, yeni yollar açmak demek. Bu, hem kişisel gelişim hem de akademik ve profesyonel yolculuk için kritik bir farkındalık. Kendi zihnimizi anlamak, kararlarımızı ve tepkilerimizi gözlemlemek, geleceğe dair seçimlerimizde daha bilinçli olmamızı sağlıyor. Eagleman’ın Incognito kitabını yıllar önce okumuştum ve o zaman da derinden etkilenmiştim.
4. Tüfek, Mikrop ve Çelik, Jared Diamond
Beynin işleyişini ve kararlarımızın kökenlerini anladıktan sonra, şimdi insan toplumlarının tarihsel ve coğrafi bağlamlarını keşfederek bugünümüzü şekillendiren koşullara bakıyoruz. Diamond bir biyolog, ama coğrafya, tarih, ekoloji ve antropoloji gibi farklı disiplinleri birleştirerek dünyayı anlamaya çalışıyor. Kitap, “coğrafya kader midir?” sorusuna bilimsel bir yanıt arıyor: neden bazı toplumlar diğerlerine göre daha hızlı gelişti? Bu eser, Yuval Noah Harari’nin Sapiens‘i tadında bir insanlık hikayesi anlatıyor ama daha veri odaklı ve bilimsel bir yaklaşım sunuyor. Interdisipliner bakış açısı ve farklı alanları birleştirme tarzı, alan/kariyer çeşitliliğinin önemini de gözler önüne seriyor.
5. İnsanlığın Geleceği, Michio Kaku
Geçmişten bugüne geldikten sonra gözümüzü geleceğe çeviriyoruz: Mars yolculuğu, uzay madenciliği, yeni yaşam alanları… Ben de bu konulara meraklı biri olarak, Emeklilikte Mars’tayız ve Y Kuşağının İş Hayatında Yaşadığı İlk Dejavu! başlıklı yazılar yazmıştım ve kitabı da büyük bir merakla okudum. Michio Kaku’nun eseri, bu serinin harika bir kapanışı oldu.
Peki, kimler bu kitapları okumalı?
- Doktora öğrencileri: Akademide evrensel bir dilin nasıl kurulduğunu görmek, uluslararası çevrede kitapların konseptlerinin ne kadar sık referans aldığını deneyimlemek; ayrıca alan çeşitliliği, interdisipliner yaklaşım, çalışma arkadaşlarına vefa ve etik değerleri anlamak için.
- Üniversite ve lise öğrencileri: Hangi alanda ilerlerseniz ilerleyin, dünyayı daha derinlemesine okumayı öğrenmek için.
- Aslında herkes: Önce insanı, sonra dünyayı, en sonunda geleceği anlamaya çalışıyoruz.
Bu kitaplar benim için bir projenin ötesinde; yol haritası oldular. Blogun 11. yılı vesilesiyle, farklı bakış açılarıyla dünyayı biraz daha iyi anlamak isteyen herkese selam olsun. Öğrenmeye, merak etmeye ve farklı perspektiflerle dünyaya bakmaya devam!