Devam etmekte olduğum MBA programındaki yeni derslerimden birinin adı ”Pazarlama İlkeleri”…
Hem yeni derslerimden hem de iş yaşamında rast geldiğim yeni yayınlardan etkilenerek bu hafta sizlere ”Pazarlama” konusunda yazayım dedim =)
Harvard Business Review ve Turkcell’in katkılarıyla hazırlanan İleri Görüş dergisinin “Pazarlamanın Geleceği” adlı 2. sayısını ilgiyle okudum. Okuduklarımın bir özetini yapıp sizlerle paylaşıyorum.
1) Büyük Veri
Büyük veri; toplumsal medya paylaşımları, ağ günlükleri ,bloglar, fotoğraf, video gibi değişik kaynaklardan toparlanan tüm verinin, anlamlı ve işlenebilir biçime dönüştürülmüş biçimine deniyor. Büyük veri, doğru analiz metotları ile yorumlandığında şirketlerin stratejik kararlarını doğru bir biçimde almalarına, risklerini daha iyi yönetmelerine ve innovasyon yapmalarına imkan sağlıyor. McKinsey’nin 250 şirket üzerinde yaptığı araştırmaya göre, son beş yılda pazarlama anlayışlarının odağına büyük veri analitiğini koyan şirketlerin pazarlama yatırımı geri dönüşü (MROI) yüzde 15 ila yüzde 20 arasında arttı.
2) Durumsal Pazarlama
Durumsal pazarlama stratejistlerine göre, tüketiciler, günlük hayatlarındaki seçimlerinin %60’ını içinde bulundukları duruma göre yapıyor. Mevcut metotlar bu fırsatları kaçırırken, durumsal pazarlama, bu fırsatları yakalayarak hem tüketicilerin hem de şirketlerin yararına sonuçlar veriyor. Akıllı telefonların, giyilebilir teknolojilerin ve internete bağlanan nesnelerin yaygınlaşmasıyla artık tüketicilerin durumsal bilgilerine ulaşmak çok daha kolay. Örneğin, beacon adındaki yeni nesil bluetooth teknolojisi, tanımlanan alan içerisindeki akıllı cihazların varlığını bağlı bulunduğu sisteme haber vererek cihaz sahiplerinin bilgilerinin mağaza sistemleri tarafından anlık olarak analiz edilmesini ve markanın, cihaz sahibi tüketiciye özel teklifler sunmasını sağlıyor.
3) Nöropazarlama
Bugüne kadar sahip olduğumuz markalarda ne bulduk? Neden onları seçtik? İşte nöropazarlama, bunu anlayabilmek için psikoloji, nöroloji ve pazarlama bilimlerinin bulgularını birleştiriyor. Beyindeki elektriksel aktiviteleri ve beyine giden kandaki oksijen miktarındaki artışları gözlemleyen fMRI, EEG, SST gibi teknolojik sistemleri kullanarak, insanın karar alma mekanizmalarına dair gerçekleri araştırıyor.
4) Sosyal Medya
Alışveriş deneyimimiz artık bir ürünü sadece satın almamızdan ibaret değil. Sosyal medya ile başkalaşım geçirdi. Ürünün araştırılması, fiyatının karşılaştırılması, hakkındaki yorumların okunması, arkadaşlara danışılması ve ürün deneyiminin paylaşılması da sürecin doğal basamakları haline geldi. Markalar, sosyal medyanın yarattığı dilden ve fenomenlerden faydalanarak tüketici tercihleri ya da beklentileri konusunda fikir edinip, bu tercihlere yön vermeyi başarabilirler.
5) Fiziksel Sanallık
Teknolojiyle ilgili hayallerimiz sorulduğunda, gelecekte istediğimiz veriyi gözümüzün önüne getirecek, ekrandan gördüğümüze dokunmamızı sağlayacak, kokusuyla duygularımıza hitap edecek teknolojiler hayal ediyoruz… Facebook’un satın aldığı, gözlük arayüzü ile oyunlar üreten Oculus Rift’in yarattığı sanal gerçeklik deneyimi, Google Glass ile gözümüzün gördüğü dünyanın üzerine bir komut katmanı eklenmesi, ortam kokusunu algılayan ve uzaklara koku gönderen teknolojiler… Hepsi gelecekte sanal ve fiziksel gerçekliğin iç içe geçeceği dünyanın ipuçlarını veriyor gibi…
Derginin soft versiyonu için tıklayın