1) Hilal, kısaca eğitim ve iş yaşamı geçmişinden bahseder misin?
Hilal: Kabataş Erkek Lisesi’nden sonra Koç Üniversitesi Kimya ve Biyoloji Mühendisliği bölümünü bitirdim. Seninle de oradan tanışıyoruz 🙂 Kimya mühendisliği çok farklı sektörlerde uygulama alanına sahip olduğu için; stajlarım sayesinde enerji, boya ve ilaç sektörlerini tanıdım. Hatta ilaç sektöründe iki staj yapmıştım. Üniversitede farklı alanları staj yaparken tanımak bizim için çok önemli bir kaynak, keşke daha da fazla staj yapabilmiş olsaydım diye düşünüyorum.
Mezun olduktan sonra, iş hayatı olarak çok kısa bir deneyimim oldu, ilaç ham maddesi ticareti yapan bir şirkette çalışmaya başladım. Keyifliydi ama sonra hayat beni başka yollara savurdu diyelim. Şimdi özel bir sivil havacılık şirketinde pilot olarak çalışıyorum.
2) Pilot olmaya nasıl karar verdin? Sonrasında herşey nasıl gelişti? Mezun olur olmaz mı karar verdin, başka iş tecrübelerin oldu mu? Ailenin tepkisi nasıldı? Onları ikna etmen gerekti mi?
Hilal: Benim pilotluğa geçişim biraz ani oldu 🙂 Ne bölümü okurken, ne de ilaç sektörüne yönelirken kafamda pilot olayım diye bir düşünce yoktu. Bu iş hayatına başladıktan sonra benim karşılaştığım şeylerle, hayat şeklimi değiştirme ihtiyacıyla ortaya çıkan bir düşünce oldu.
Bu değişiklik ne bir sektör değişimi, ne de bir iş değişikliği. Bu tamamen, bambaşka bir eğitim sürecine girmenizi gerektiren bir değişiklik. Böyle bir değişim, hem maddi anlamda riskli hem de fizyolojik ve psikolojik anlamda güçlü olmanızı gerektiriyor. Çok iddialı bir değişim aslında. Etkilendiğim şeyler de vardı tabii ki, en büyük ilham kaynağım babamdı. Benim babam da pilot, Tayyareci Hüseyin Bey 🙂 F16 pilotu, eski askeri pilot şimdi THY’de 330 kaptanı olarak uçuyor. İnşallah ileride birlikte de uçarız 🙂
Baba faktörüne ek olarak, iş hayatındayken, işime evden gidip geliyordum ve hayatım çok monotonlaşmaya başlamıştı. Sabah 7, akşam 5, işten eve/evden işe gidip geliyordum ki benim işim evime de yakındı. Trafik derdim yoktu. Ofisteki arkadaşlarımla aram da iyiydi, keyifli bir çalışma ortamımız vardı. Yine de bu hep böyle mi gidecek diye sorgulamaya başlamıştım. Kendi kendime dedim ki, her şey bu kadar iyiyken bunu sorguluyorsan bir problem var! 🙂 Beni bu noktaya iten şey, monotonlaşan hayatım oldu.
Bu farklı bir işe ya da sektöre geçerek çözebileceğim bir problem değildi. Problemin temelinde başka bir sıkıntı vardı. Hayat şeklimden memnun değildim özetle. Öte yandan, babama bakıyordum, o uçarak dünyayı dolaşıyordu. Ben de farklı kültürleri tanımayı çok seven bir insanım. Yurt dışına gittiğimde, 2 günlük kısa ziyaretlerdense 10-15 gün gittiğim yerin doğası ve etnik yapısıyla iç içe geçmeyi tercih ediyorum. Böyle gezi planlarını da iş hayatında yapmak çoğu zaman mümkün olmuyor çünkü izinler çok limitli. Ben de kendime hep bayram kovalayarak mı böyle gezi planları yapabileceğim diye sorunca kafamdaki en büyük soru işareti belirmiş oldu 🙂
Bunun dışında, bir iş görüşmesine gittiğimizde genelde hep insan kaynakları ve yöneticimiz olacak kişi ile tanışma fırsatımız oluyor. Birlikte çalışacağımız ekip arkadaşlarımızla, işe başladıktan sonra tanışabiliyoruz. O insanlar bizim sürprizimiz oluyor. Karşına çok tatlı insanlar da çıkabilir, hayatını zehir edebilecek insanlar da. Pilotluk da böyle bir risk de yok. Bunu röportajın devamında anlatacağım 🙂
Maddi anlamda bir tatminsizlik vardı bende. Türkiye’de maalesef kendi işini yapmıyorsan maaşlar çok düşük, ki kendi işini yapsan bile hem çok riskli hem de sabit bir gelir yok.
Tüm bu sebepler birikti ve işe giderken kafamın içinde dönmeye başladılar. Bir gün, işe gitmek için aynanın karşısında hazırlanırken dedim bu gün işteki son günüm. O kadar netti! Akşam yemeğinde, babam “yine ne projelerin var?” diye laf attı. Dedim ben işi bırakıyorum, pilot olmaya karar verdim. Babam da “ben de ne zaman geleceksin diye bekliyordum!” dedi 🙂 Neden daha önce söylemedin dedim, senin kendin buna karar vermen lazımdı dedi. Bu noktada benim iş hayatını görmem çok iyi oldu, çünkü aklımda “ah keşke yapsaydım” dediğim hiçbir şey kalmadı. İş hayatını görmeseydim, belki de zorlandığım anlarda o bilinmez tarafa kaçabilirdim. Çünkü beyin zorlandığında insanı çok kolay kandırabilir. Her zorlandığımda “sen kimya mühendisisin, ne işin var havacılıkta, git bir yerde çalış” diyebilirdim, bu hiç olmadı. Sonrasında babamla araştırmaya başladık, nasıl olur, nasıl biter, hangi okullar var vs. derken AyJet’e başladım.
3) Nasıl bir eğitim sürecinden geçtin? Ne kadar sürdü, nasıl dersler vardı, mühendis olmanın avantajı oldu mu? Eğitiminin nasıl bir yatırım dönüşü var?
Hilal: AyJet, Türkiye’nin en büyük uçuş okullarından biri, 2006’dan beri pilot yetiştiren bir kurum. 2015’in Temmuz ayında karar vermiştim, Eylül ayında başladım. İki ay okulun başlamasını bekledim. Genelde insanlar bu durumu bilmiyorlar. Uçuş okullarına ha deyince başlanmıyor, onların da öğrenci alımı yaptıkları dönemler var. Mesela, THY’nin açtığı akademi var. Bu akademi, AyJet’le anlaşmalı olarak öğrenci yetiştiriyor. Burslu okuma mantığı altında bir paraya imza atıyorsun, THY’de çalışmak şartıyla. 140.000 euro, 10 sene geri ödemeli. Ama AyJet’te eğitim bedeli 70.000 euro. Bu sebeple ben dışardan gitmeyi tercih ettim. Ama şimdi şöyle bir şey var, AyJet’le THY beş dönem anlaşma yaptığı için, sadece Mart ve Eylül aylarında sivil havacılığa yer açıyor. Bunun dışındaki dönemlerin hepsini THY ile sözleşme imzalayan öğrencilerle dolduruyor. THY Akademi’den gelenler öncelikli oluyor. Bunu neden söylüyorum, insanlar ben AyJet’e gideyim diyor Mayıs ayında, Eylül’e kadar beklemek zorunda kalıyor. Bir dönemde de 20 kişi alınıyor.
Bir uçuş okuluna gelmeden önce, bizim class 1 dediğimiz, bir sağlık muayenesi var. Biz pilotlar olarak her sene bu muayeneye girmek zorundayız. Bu muayeneyi yapan belli hastaneler var. Bana danışan, benden genç arkadaşlara benim tavsiyem, hiçbir şeye başlamadan önce, gidin muayenenizi yaptırın, sağlığınız el veriyor mu vermiyor mu görün. Bazı insanlar, sağlık problemlerinin farkında olmadan bu sürece başlıyor, para ve vakit ayırıyor. Sonrasında sağlığında bir prolem olduğu ortaya çıkıyor ve bırakmak durumunda kalıyor. İlk önce böyle bir şart var.
İkinci şart İngilizce mecburen. Sivil havacılıkta level dediğimiz bir kademeli sınav sistemi var. Uçuş okulları maalesef bu koşulu zorunlu tutmuyor. O yüzden İngilizcesi az olup uçuş okuluna gelmiş arkadaşlar sonrasında çok zorlanıyorlar. Çünkü uçuş hayatı tamamen İngilizce üzerine kurulmuş durumda, eğitimler, tüm dokümanlar, telsiz konuşmaları, prosedürler, yer hizmetleri… Fransızla, Arapla, Rusla hep İngilizce konuşuyorsun. İngilizce bu işin temeli. İngilizcesi olmayan arkadaşlara öncelikle İngilizcelerini iyi bir seviyeye getirmelerini tavsiye ediyorum. Ondan sonra başlıyor yolculuk.
Uçuş okuluna başladığın zaman, yapman gereken 200 saat zorunlu uçuş var. Bunun 50 saati simulatörde geçiyor, 150 saati de uçuş okulunda yaptığın uçuşlarda geçiyor. Onlar da kendi içinde ayrılıyor, belli bir saatini yalnız uçman lazım, belli bir saatini hocayla birlikte uçman gerekiyor. Bazı okullar 200 saati de direkt uçakta yapıyorlar, değişebiliyor. Bunun dışında esas zor olan kısım, ATPL (Airline Transport Pilot Licence) dediğimiz sınava hazırlık kısmı. Bu sınav tüm dünyadaki pilotların girmesi gereken uluslararası bir sınav. Bu sınava yönelik uçuş okulunda 14 tane dersimiz var. Uçağı tanımak, uçağın kontrol yüzeyleri, performans, kütle hesaplama, hava hukuku gibi dersler…Ki bu noktada ben sayısalcı ve mühendis olmanın çok avantajını yaşadım 🙂 Bazı kavramları anlamakta ve hesaplamalakta sayısalcı öğrenciler çok rahat ediyorlar. Tabii ki bunların hepsi, yapılamaz şeyler değil, tamamen kişinin kendini ne kadar geliştirmek istediği ile ilgili bir durum.
İşin en temelinde, işini sevmek var. Bir insanın işini severek yapmasının ne demek olduğunu ben bu işte keşfettim. Üniversite’de ders çalışmayı seven bir insan değildim, itiraf ediyorum 🙂 Ama buradaki eğitimde, bazı günler sabahlayarak çalışıyordum. Bunun özeti işi sevmek. Ben de çok şükür bu duyguyu tattım 🙂
Havacılık, deniz derya. Önüne konulan kitap sana yetebilir de, o kadarlık bir pilot olursun ama kafa yormaya başladıkça, “bu neden böyle?” diye sordukça başka bir yere gidersin. Mesela geçen biri bir soru sormuştu, “bu hız göstergesinin açılması gerekmiyor mu, neden daralıyor?” Şimdi sen bunu ezbere, “bu belli bir sürate gelince daralıyor” da diyebilirsin. Akışkanlar mekanığine girerek de açıklayabilirsin. Nasıl bir pilot olmayı seçtiğinle ilgili. Bunu ben arkadaşlarıma da tavsiye ediyorum, yani şoför mantığı ile ilerlemekten ziyade, bilimsel açıdan olaya yaklaşmayı.
Onun dışında, biraz maliyetli bir sektör. Bu yüzden özellikle sağlık ve İngilizce konuları çok önemli diyorum. Çünkü sadece eğitim bedeli 70.000 euro, bunun dışında, sınavlara verdiğin para, eğitim süresi boyunca (2 yıl) çalışmadığın için seni destekleyecek bir sponsorun olması gerekiyor. Maddi açıdan yorucu bir süreç ama geri dönüşü tatlı bir süreç. O yönden tatmin olduğumu söyleyebilirim. Uçuş okulları maalesef iş garantili değil ama günümüzde dünya çapında pilot ihtiyacı var. İş bulma konusunda eski zorluklar yok. Pek çok firma, çok büyük rakamlar teklif etmeye başladı. Çin’de kaptanlara aylık 100.000 dolar’lar konuşuluyor. Tabii bir senelik kaptan ile 6.000 saat uçuş yapmış kaptan arasında fark olabiliyor ama genel anlamda sektördeki maaşlar yükseldi. Ortalama 3-4 senede, 70.000 euroluk eğitim yatırımı çıkıyor diyebiliriz. Tabii bizim Type eğitimlerimiz de var ayrıca, pilot oldun ama Airbus mi kullanacaksın Boeing mi, bunun için de ayrıca 3-4 aylık eğitim almak gerekiyor. Bu eğitimler de 30.000 euro. Ben Air Bus eğitimimi tamamladım, ama benim eğitmimi şirketim karşıladı, geri ödemeli olacak şekilde anlaştım. Şimdi pilotlara olan talep arttığı için, şirketler bu eğitimleri iş sözleşmelerine eklediler. Tabii bu çok değişken bir şey, bugün böyle bir durum var ama ileride ne olur bilemiyorum, çok hassas bir nokta aslında. Maliyet anlamında böyle bir fiyat söz konusu, ortalama 70.000 euro eğitim, 30.000 euro da Type eğitimi toplamda 100.000 euroluk bir mebla var. Eğitim anlamında pahalı bir süreç, ama getirisi güzel ve keyifli bir sektör. Şimdi THY ve Pegasus, kendi akademilerini açtılar, bu şekilde eğitim yatırımı için maddi durumu olmayan kişiler iş garantisi alarak, geri ödemeli bir şekilde bu sürece başlayabiliyorlar. Eskiden sivil havacılık sadece askeri pilotların elindeydi, şimdi açılan uçuş okulları ve verilen eğitimlerle bu değişmeye başladı. Mesela Amerika’da sivil havacılık o kadar yaygın ki, insanlar kendi rotalarını kendileri çizerek, uçak kiralayarak seyahat ediyorlar. Üzülüyoruz tabii, neticede dünyada kurulan ikinci uçak fabrikası bizdeyken, şimdi ülkemizde “nasıl pilot olunur?”u konuşuyoruz.
4) Eğitim döneminde zorlandığın zamanlar oldu mu? Olduysa, motivasyon kaynağın neydi?
Hilal: Pilotluk dışarıdan bakınca zevkli eğlenceli gözüküyor ama bir o kadar da zorlu bir süreç. Ben eğitimimi Hezarfen Havaalanı’nda aldım. Hezarfen’deki taşların dili olsa da konuşsa 🙂 Nasıl olacak, ne yapacağız, ağladığımız zamanlar, olmuyor olmuyor niye olmuyor diye delirdiğimiz zamanlar çok oldu 🙂 Ama işte burada o motivasyon kaynağı çok önemli. Pilotların girdiği sağlık muayenelerinde piskolojik kıstaslar da var, bu bana göre en önemli nokta. Mesela benim örnek aldığım bir büyüğüm var Kabataş’tan mezun. Kendisi 88 dönemi mezunu ve çok genç gösteriyor, çok spor yapıyor ama başka bir şey var, bir gün artık dedim ki nedir senin sırrın, lütfen söyle artık 🙂 Bana dedi ki,”işin özeti beni mutsuz eden insanları hayatımdan çıkartıyorum”. Ben de bunu hayat felsefelerimden biri yaptım, çok eleştiren insanlara kulak tıkıyorum. Başlarken, yapabilecek misin? Nasıl olacak? Kadından pilot olur mu? Kızım ne işin var senin? Neler neler tahmin edebiliyorsundur…
Benim en büyük motivasyon kaynağım, bu işi neden istediğimi bilmekti. Ben bunu yapabildim. Zorlandığım her noktada “Hilal buraya neden geldiğini hatırla!” dedim kendime. En başında anlattığım gibi farklı kültürleri tanımayı seviyorum, işim zaten farklı insanlar tanımak üzerine kurulu. Monoton değil, düzensiz ama o düzensizliğin içinde bir düzen yaratmak sana kalmış. Ekip arkadaşlarının sürpriz olmama durumu var, bizim CRM sistemimiz, Crew Resource Management, kişilerin birbirine saygı duyması üzerine kurulu. Kokpit içerisinde ortamı tehlikeye atacak bir duruma girmek yasaklanmış durumda. Bizim günlük uçuş limitimiz 14 saat, zaten ondan sonra bir daha aynı ekiple uçmuyorsun. Sürekli ekibin değişiyor ve farklı insanlarla tanışıyorsun. Benim ofisim kokpit, ofis manzaram bulut güneş, yanımdaki insanlar da her gün değişiyor, her gün yeni hayat hikayeleri 🙂 Benim için çok keyifli, bunların hepsi benim motivasyonum. Şu maili gönderdin mi, toplantıya yetiştik mi gibi bir şey yok. Eğitimin sert geçtiği zamanlar oluyor. Bununla ilgili bir büyüğüm bana şöyle demişti, “sen bir araç kullanıyorsun ve uçuyorsun ötesi yok. Hocanın senin bir hatanı düzeltmesi için 15 saniyesi var, ve kimse sana ‘Hilal’ciğim şunu şöyle yapar mısın?’ demeyecek” 🙂 Biraz vakit geçince insan alışıyor. Ayrıca, bilgin arttıkça sen de gelişmeye başlıyorsun. Biz de şöyle bir tabir vardır, ilk binersin uçak senin önünde gider, sonra uçağın içine gelirsin, sonra uçağın önünde gitmeye başlarsın 🙂 Bizim işimizde saniyelerin önemi var, bilgiyle birlikte daha hızlı karar verebiliyorsun. Kaz sürüsünün içine girince motorları duran uçağını New York’ta Hudson Nehri’ne indirmeye karar vererek 155 kişinin hayatını kurtaran pilot Sullenberger gibi.
Motivasyon olarak neden pilot olmaya karar verdiğimi kendime hatırlatmak benim için önemliydi. Bu işin başında, parası yüksek, ben hiç bir şey olamadım, pilot olayım diye gelenler maalesef mutsuz oluyor. Çok farklı bir hayat var pilolukta, gece uçuştan geliyorsun, hayatını ona göre planlaman lazım aile ve arkadaşlarını ihmal etmemen lazım, her şeyi dengede götürmen gerekiyor. Yoksa sabah 3’te gelirsin, gider uyursun gün biter sen bitersin, akşam olur bi daha uçuşa gidersin… Havacılık seni içine alırsa sadece pilot olursun. Bu sana kalmış bir şey, çok dikkat etmek gerekiyor. Ben motivasyon anlamında da gençlere yardımcı olmaya çalışıyorum, bu konuda sana da çok teşekkür ederim buna vesile olduğun için. Çünkü pilotlukla ilgili bilgi ve kaynak çok az, aynı zamanda kendi içinde değişkenlik gösteren de bir sektör, şirketler açısından, zamanlamalar açısından ciddi anlamda takip gerektiren bir sektör. Bu takip profesyonel anlamda, örneğin bir danışmanlık gibi, yapılmıyor, kişiler kendileri vakit ayırıyorsa yapıyor. Biraz iyi niyete kalmış bir durum. Bu konuda bilgi talep eden herkese ben de elimden geldiğince yardım etmeye çalışıyorum. Bana danışan kişilere motivasyon anlamında da destek oluyorum. Bana soruyorlar bu iş bu kadar zor muydu, ben bu kadar zor olduğunu bilseydim gelmezdim diyenler oluyor. Havacılık sınav üzerine kurulu bir sektör, ben pilot oldum uçuyorum demek olmuyor. Biz altı ayda bir simülatör checklerine giriyoruz, senede bir sağlık checklerimiz var. Eğitim dönemi zaten sürekli sınavlarla geçiyor. Baştan kişinin buna mental olarak hazır olması gerekiyor. Hele ki, iş hayatını bırakıp gelen bir kişinin sıfırdan öğrencilik kafasına hazır olması gerekiyor. Bunun için de, kişinin kendinde ciddi bir motivasyon kaynağı bulması lazım. O yüzden bu konunun altını çizmek istiyorum 🙂 Bu işi neden istediğiniz çok önemli, “ben neden burdayım?” sorusuna vereceğiniz bir cevap kesinlikle olmalı, bütün süreçte o cevap sizi tutuyor olacak. Eğitim sürecinde zorlanmadım diyen yalan söyler, gerçekçi olayım. Her iş gibi, bu da zorlu bir süreç, bu noktada motivasyon çok önemli.
Ben talep üzerine mentorluk yapıyorum. Dolmabahçe Rotary Kulübü’nde yıllarca çalıştım, üniversite hayatım boyunca aktif rol aldım ve başkanlığını da yaptım. Yardımlaşmak benim hayatımın bir parçası, buna şimdi bu şekilde devam ediyorum. Bana ulaşan kişilere, bana yönlendirilen kişilere elimden geldiğince destek olmaya çalışıyorum. Bu süreçten ben de çok keyif alıyorum, bu sayede ben de dinamik kalıyorum, değişen şeyleri takip ediyorum. Bilmiyorsam ben de araştırıyorum 🙂
Ben bizden sonrakilerin, bizden daha iyi olmasını istiyorum, havacılıkta herkes iyi olsun ki, bizim uçuşumuz sonuçta güvenlik temelli. Bir şey olduğunda hepimizin canı yanıyor, o anlamda bu bakış açısına sahip olmak lazım, ne kadar verirsen o kadar alırsın. Çünkü bilgiler deniz derya dediğim gibi, sen bir şeyi biliyorum sanırsın ama kaçırmışsındır, eğer kendi kutunda yaşarsan olmaz. Sen ne kadar paylaşımcı olursan da, seni ararlar ve “Hilal böyle bir şey oldu…” diye sana haber gelir. Senin nasıl bir kişi olduğunla alakalı.
5) Pilot olmak nasıl bir duyguydu? Bir de kadın pilot olmak? Malum erkek egemen bir meslek, nasıl tepkilerle karşılaşıyorsun, diğer pilotlar, cabin crew, yolcular, yeni tanıştğin insanlar?
Hilal: Belki şaşıracaksın bakış açıma ama ben bu ayrımcılığa da, pozitif ayrımcılık tarafına da karşıyım. Kadın pilot sayısı artsın adı altında yapalın bazı şeylerin zarar verdiğini de düşünüyorum. Bana “neden?” diye soracaksın. Bu durum avrupada aşılmış bir durum, nasıl ki biz kadın doktor, kadın avukat, kadın yazar muhabbeti yapmıyorsak bu da aynı şey. Sektör yeni diye bu böyle. Dediğim gibi eskiden olan pilotlar askeri pilottu, sivil bir eğitim şekli yoktu bu işte. Yeni yeni gençler gelebiliyorlar. Yeni bir sektör olduğu için “aa kadın pilot” durumu var, bu da geçecek 🙂 Neticesinde bir araç kullanıyorsun, traktör kullanan kadın da var, bahçe işi yapan kadın da var, araba tamir eden kadın da var, bu tamamen kişinin ilgi durumuyla değişiyor. Buna biraz bu şekilde bakmak gerekiyor diye düşünüyorum, ve çevremdeki kişilere ve kadın arkadaşlarıma da bu şekilde empoze ediyorum. “Ben kadın pilotum”a çevirmeyin şeklinde konuşan bir insanım, bu da benim fikrim. Bu neden konuşuluyor? Uçakta böyle bir şey yok. Eğitim veren hocalar, önceden anlattığım gibi, zaten hatanı düzeltmesi için 15 saniyesi var, sen kadın mısın erkek misin farkında bile değil. Eğitim anlamında, bütün sınavlardan biz de geçiyoruz, geçemeyen kalıyor. Kadın olduğun için gel geç denen bir durum yok. Aynı simülatörler, aynı mülakatlara giriyoruz, aynı sopayı da yiyoruz aynı tepkiyi de alıyoruz 🙂 Kadından pilot olur mu diye yaklaşan kaptanlar yok mu, ben karşılaşmadım, ama karşılaşan arkadaşlarım var. Bu onun ayıbıdır, ki bu o kişinin kendine saygısızlığıdır. Bu kişi, başka sektörde çalışsa, orada da yapar, kadından doktor mu olur der, o zihniyette bir insan. Böyle şeylere kulak tıkayıp geçmek lazım. Kadından çok da güzel pilot oluyor 🙂
Yolcular, Türkiye’de alışmış durumda, şaşıran yok. Şaşkınlık olunca da hayranlıktan kaynaklı bir şaşkınlık oluyor 🙂 Ama Arabistan’a gittim, kokpitteyim, hazırlığımızı bitirmişiz, boarding başladı, yolcular geliyor körükten, birbirlerini dürtükleyerek bak bak diye beni gösteriyorlar 🙂 Ben de kaptana sordum, neden beni parmakla gösteriyorlar diye. Kaptan da nasıl göstermesinler, kadınlar burda araba kullanabilmek için yeni ehliyet almaya başladılar, uçak kullanan kadın mı gördüler hayatlarında? dedi. Baya gülmüştük 🙂 Ama şöyle bir şey oldu, biz inişten sonra dış check yapmak zorundayız uçağımıza, dönüşümlü bir şekilde. Oradayken de benim sıramdı, ama kaptan burda yasaktı galiba dedi sordu, başım açık olduğu için ben uçaktan inip dışarı çıkamadım. Benim için farklı bir deneyimdi. Ben daha önce Arabistan’a gezi amaçlı da gitmediğim için belki bunu anlattığımda oraları bilen insanlar şaşırmaz ama sosyal anlamda karşılaştığım şey çok farklıydı.
6) Pek çok gencin hayalini kurduğu kariyer değişikliğini yapmaya cesaret etmiş birisin. Böyle bir değişikliği yapmak isteyen gençlere ne tavsiye edersin?
Hilal: Pilotluk özelinde evet cesaret işin önemli bir noktası hem manevi hem maddi anlamda. İnsan yaşayış şeklini değiştiriyor, bazen gece gidiyorsun, bazen gece geliyorsun. Yaptığın iş, adrenalini yüksek bir iş, kişilik anlamında da cesur bir insan olmak lazım. Biraz daha girişken, kontrolü ele alabilecek, sorumluluk alabilecek, pozitif kalabilen bir karakterde olmak lazım. Çok sessiz, içine kapanık, sakin bir insana bu işi önermiyorum çünkü psikolojik anlamda yüksek kalabilmek çok önemli. Özellikle eğitim döneminde yüksek kalmak çok önemli. Maddi anlamda da bir yatırım yapılması gerektiğinden bahsettik, iyi değerlendirmek ve karar vermek gerekiyor.
Bu işe sırf parası için gelmesinler, karakteri uymuyor, İngilizcesi yok, bilgisi yok, bu iş için uygun değil. Süreçte zorlanıyor, uçuşta zorlanıyor, psikolojik anlamda zorlanıyor, bi yerde takılıp kalıyor. Bu sebeple, sağlık anlamında sürekli iyi durumda olmak gerekiyor. Tabii ki başımaza kötü bir şey de gelebilir, allah korusun, öyle bir durumda da, benim tavsiyem pilotluktan önce bir mesleğiniz olsun. Bugün pilotluk yapıyorsun ama ya yapamazsan? Ne yapacaksın o zaman? Nesin sen? Pilotluk bir meslek ama bana göre ikinci bir meslek. Ben gençlere hep bunu söylüyorum, mutlaka bir üniversitede okuyun, elinizde bir güvenceniz olsun. Bugün pilotluk bitse, ben başka bir yerde çalışmaya devam edebilirim. Artık pilotluk üniversite eğitiminde veriliyor ama ben tavsiye etmiyorum. Onlar böyle bir durumda ne yapabilir, işin eğitim kısmına yönelebilirler, uçmazlar ama ne kadar tatmin edici olur bilemiyorum. Hem üniversite yaşantısı için hem kişinin kendini geliştirmesi açısından iyi bir üniversitede okumak bence çok önemli.
İş anlamında çok keyifli, belki biraz yorucu ama yorucu olmayan ne var ki? Bence bir insan yaptığı işte yorulmuyorsa, o iş güzel bir iş değildir, ya da işten kaçıyordur. Omuzların ağrıyorsa sen çalışıyorsun diye düşünüyorum. İşimizin çok keyifli yanları da var ama onlar zaten bilindiği için ben anlatmıyorum, farklı bir bakış açısı olması için bu taraflarını anlattım. Meraklı olmak, sorgulayıcı olmak da önemli. Özellikle farklı kültürlere merakınız varsa, işiniz güzel bir araç olabilir.
7) Bundan sonrası için senin hayalin nedir?
Hilal: Pilotluk aslında adım adım giden bir süreç. Benim önceki hedeflerim, eğitimi tamamlamak, yaz oldu iş bulmak, mülakat süreçleri, simülatör sınavları, Airbus line eğitimi,… Şimdi ne yapmam lazım diye insan düşünüyor. Şimdi önümde kaptanlık var, ilk hedefim o. Ben şimdi ikinci pilotum, kendimi hem bilgi anlamında hem de yönetim anlamında yani karar vermek anlamında donatmak istiyorum. Çünkü uçağı iki kişi kullanıyor ama kaptan karar veriyor, farkı o. Bu da bilgi ve deneyimle geliyor. Deneyimi tabii ki süreç içinde edineceksin ama bilgiyi arttırmak senin elinde olan bir şey. Bu kısa vadeli hedefim.
Uzun vadeli hedefim, simülatör eğitimine yönelmek, çünkü her vakayı deneyimleyebiliyorsun. Motor arızaları, yangınlar, basınç arızaları, kalkışta teker patlaması, sert inişler, düşüşler… Ben de işin eğitim kısmından daha çok keyif alıyorum, bu alanda hocalık yapmak istiyorum. Sivil havacılık yönetim departmanlarında da kaptanlar aktif rol oynuyorlar. İleride, oraya daha çok var ama, sahip olacağım deneyim ve birikimi aktarabilmek için bu işin yönetiminde de yer almak istiyorum.
Yolun açık olsun. Gurur duydum🙏
Sakin birisine bu işi önermiyorum demiş buna asla katılmıyorum. Pilotluk baştan sona sakin kalınması gereken bir meslek dalı. Evey çok sessiz birisi için önerilmez. Yanlış yönlendirilme olduğunu düşünüyorum özel bir firmada uçan bir pilotum. Bir insanın içine dönük olmasıyla çekingen olması birbirinden çok farklı şeyler. Belki içe dönük yerine çok sessiz ve çekingen tabiri daha makul olurdu kanaatindeyim. Bu yazıyı okuyan birisi bu tabirlerden ötürü pilotluktan vazgeçebilir. Geneli olarak güzel yazı olduğu kanaatindeyim ayrıca.